Ofis Adresimiz
Ulus Hükümet Caddesi Hükümet Han No: 8/18 Ulus - Altındağ / ANKARA
E-posta Adresimiz
[email protected]
Bizi Arayın!
+90 532 799 15 05

Blog

HACCIN MANASI

Kur’ân-ı Kerîm’de ayrıntılı olarak ele alınan ibadetlerin başında hac gelmektedir. Meşakkatli bir ibadet olan hac, geçmişten günümüze sağladığı kadim bağlantıları, insanın kendisini anlama arayışı ve daha nice hikmetleriyle tam anlamıyla bir olgunlaşma yolculuğudur. Hz. Âdem ile başladığına dair bazı bilgiler olmakla beraber1 esas yapısı Hz. İbrâhim ile oluşan hac ibadeti evrensel bir nitelik kazanmış ve kıyamete kadar geçerli bir ibadet olarak îfâ edilmektedir.

  1. Sembolik Açıdan Hac Hac görevi,

içinde birçok hikmeti barındıran ve baştan sona sembollerle yoğrulmuş bir ibadettir. İlk İnsan Hz. Âdem’in yaratılış gerçeğinden Hz. İbrâhim ve ailesinin yaşadıklarına kadar pek çok hadise, dünya Müslümanları tarafından her yıl kutsal iklimde yeniden derin bir ruh haliyle yaşanmaktadır. Manası, ruhu ve

menâsiki bakımından hac, diğer ibadetlerden çok farklıdır. Mâlî ve bedenî bir ibadet olarak hac, dünya ile ahiret arasındaki bağlantı ve geçişleri çok yalın ve şeffaf bir şekilde işlemekte, Allah ile kul arasındaki münasebeti geliştirmekte ve insana yeni sorumluluklar yüklemektedir. Bilinçli olarak hac yapan kul, psikolojik olarak âdeta ahirete gitmek üzere olduğu hissine kapılır. Bu noktadan hareketle hacdaki bazı ibadetlerin sembolik olarak ifade ettikleri manaları ve derin hikmetlerini bazı başlıklar ışığında inceleyeceğiz.

Amaca Odaklanmak: Niyet Niyet, Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun hükmüne tâbi olmak üzere iradeyi harekete geçirip davranışlarla bütünleştirmektir

.2 Niyet amellerin özü, ruhu ve direğidir.

3 Bu sebeple niyetle amel arasında ruh-beden misali bir ilişki bulunmaktadır. Hac için niyetlenmek, benlikten Allah’a, kölelikten hürriyete, ırkçılıktan eşitlik ve kardeşliğe, geçici hayattan ebedi hayata, gayesizlikten sorumluluğa geçiş yapmaktır.

4 Bu bakımdan İslâm dininde müminin samimiyet derecesini anlayabilmek için hac ibadeti önemli bir ölçü ve ihtiyaçtır.

Eşitlik Elbisesine Bürünmek: İhram “Haram kılmak” anlamına gelen ihram, terim anlamıyla “hac veya umreye niyet eden kimsenin diğer zamanlarda yapması helâl olan bazı davranışları bir süreliğine kendisine yasaklaması” demektir.

10 Mümin kendisini tamamen Allah’a vakfederek, bu devrede şahsiyetini unutmaya çalışır.

11 İhram sayesinde dünyevî arzulardan uzak durarak, âdeta yaratılışın başındaki fıtrata yeniden geri dönmüş olur

13 İhram, tek başına bir dış elbise değişikliği değil, insan hayatının köklü bir değişikliğe uğramasıdır

Emre Âmâde Olmak: Telbiye Bir davete icabet etmek anlamına gelen telbiye,

17 haccın şiârı olan özel sözlerdir.

18 Telbiye âdeta seferberlik emrini alan bir askerin üniformasını giyip teçhizatını kuşandıktan sonra “Emret komutanım.” diyerek itaat ve bağlılıkla tekmil vermesine benzer.

19 Müslümanlar arasında söylem birliğini ifade eden bu sözler, tevhid üzere olmanın güçlü bir şekilde ilan edilmesidir. Kul âdeta İbrâhim’in (a.s.) hacca davet etme emrine karşılık vererek “Emrindeyim Allah’ım!” demekte, kefen misali ihram giymiş müslümanların ortak parolasını haykırmaktadır. Allah Resûlü (s.a.s.) telbiye hakkında şöyle buyurmuştur: “Bir müslüman telbiye getirdiğinde sağında ve solunda (eliyle işaret ederek) şuradan şuraya kadar yeryüzündeki taş, ağaç, toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir.

Yürekten Bağlılık: Tavaf ve Unsurları Beytullah’a ulaşan mümin, bir anlamda Allah’ın evinde olmanın güven ve huzurunu yaşar.

21 Bu öylesine bir güven ki, kişi kendisini manevi akışa bırakır ve Müminler denizinde yok olur. Tavaf yaratılışın bir özeti ve takdire rıza göstermenin sembolüdür. Kâbe’nin sola alınması çok anlamlıdır. Bu, simgesel anlamda insan kalbiyle Allah’ın evinin aynı göz hizasında olması ve huşu içerisinde tavaf yapılmasıdır. Allah’ın cemâlini derinden müşâhede etmek için en mukaddes mekân Kâbe’dir. Tavafla beraber kalp ile Kâbe arasında güçlü bir bağ kurulur ve aradaki bütün engeller kalkar

22 Kâbe etrafında yapılan tavaf, âdeta bir galaksinin milyarlarca yıldızıyla dönüşünü temsil etmektedir.

29 Haceru’l-Esved’e dokunmak ve istilam (selamlama) yapmak, müminin eliyle, diliyle ve kalbiyle Allah’a olan bağlılığını yenilemesidir.

1.5. Umudu Yitirmeden Mücadele Etmek: Sa‘y Sa‘y, umudu yitirmeden mücadele azmiyle Safa-Merve arasında yürümektir.

30 “Allah’ın rahmetinden ümit kesilmez.”

 parolasını hayatın en zor ve zahmetli alanına hâkim kılmaktır. Hâcer gibi düşünmek, onun gibi defalarca denemek ve ısrar etmektir. Nitekim tefsir ve tarih kaynaklarında da geçtiği üzere Hz. Hâcer, ıssız Mekke vadisinde İsmâil ile yapayalnız kalmış, su ve erzakın tükenmesiyle telâşlanmış, Safâ ile Merve tepeleri arasında yedi defa canhıraş koşturmuş, Allah ona ve İsmâil’e hayatın kaynağı olan zemzemi lütfetmiştir.

32  Sa‘y sıradan bir yürüyüş olmayıp, hedefi ve maksadı olan bir yürüyüştür. O, insanın sadece nefsi için değil, başkaları için de elinden geleni yapmasıdır. Sa‘y, sorumluluğu ve annelik şefkatinin değerini simgeleyen, insana duygu seli yaşatan, Hâcer annemiz ile İsmail’in (a.s.) yaşadıkları mücadele ve azmin ibadete dönüşmüş halidir. Hâcer bir cariye, bir yabancı, bir sürgün ve ırkların ayrıcalığına uğramış bir kadındır, ancak tarihi bir sınavın da en büyük mimarıdır. Bu sebeple sa‘y, dünya kirlerinden, günah ve hatalarımızdan arınmak için âdeta Hâcer olmak ve onun gibi Rabbimizin rahmetine yürekten inanmaktır.

38 1.7. Nefisle Mücadele Etmek: Şeytan Taşlama Şeytan insanlara yaptıkları hataları güzel gösterip, onları doğru yoldan saptırmak için sürekli çalışmaktadır.

39 Kul böyle bir tehlike karşısında daima tedbirli olmalıdır. Hacda şeytan taşlamanın anlamı, benliği ortadan kaldırmak suretiyle aklı ve iradeyi kullanarak şeytana ve bütün kötülüklere meydan okumaktır.

40 İbrahim (a.s.) ve ailesi misali İlahî emirlere karşı engel teşkil eden şeytana en güçlü şekilde mukavemet göstermektir. Şeytanı taşlamak, vesvese veren tüm olumsuzluklardan kurtularak onlardan uzak durmak, onlarla kalbî alakayı kesmek, her türlü cehalete son vererek onun yerine ilim ve irfanı ikame etmektir. Başka bir ifadeyle şeytana taş atmak, nefsin arzularını taşlamaktır.

41 Temsili olarak yapılan bu taşlama ile her türlü gurur, kibir, mal, mülk, makam, şan, şöhret ve kısaca insanı şeytanın oyuncağı yapacak her türlü günah taşlanmalı, onlardan uzaklaşılmalıdır.

1.8. En Değerli Olanı Feda Etmek: Kurban Kurban Allah’a bağlılığın göstergesi olup, benlik ve arzuları Allah yolunda feda etmektir. Haccın en büyük gayelerinden olan şükrün îfâsı, kurban ibadetiyle bütünleşip en üst dereceye ulaşır ve haccın kabulüne vesile olur. Nitekim Allah için değerli olan kişinin takvâsı yani kurban kesmedeki amacıdır.

44 İbrahim’in (a.s.) yaşlılık çağında Allah’ın ona armağan ettiği en kıymetli hediyesiydi İsmâil. İbrâhim misali fedakârlık gösterip İsmail’ini kurban etmeyi göze alan, Allah’ın sevgilisi olur.

45 Böylece Allah ona İsmail’in yanında İshak’ı da bir müjde ve bir ikram olarak verir.

46 Kişinin çocukları, ailesi, serveti, makam ve mevkisi onun İsmail’idir. Öyle ise insan Allah’ın verdiği sınırsızca nimetler karşısında kurban kesip Rabbine şükretmelidir.

Ahlâkî Olgunlaşma ve Şuur Açısından Hac Hac ibadetinin temel gayelerinden birisi, insana bilinç ve şuur kazandırmak, onu tam anlamıyla kâmil ve olgun bir mümin düzeyine yükseltmektir. Mekke ve Medîne’de bulunan birçok kutsal mekân ve hatıra, hacca giden müminlerde bilinç ve şuura dönüşmekte ve ahlâkî anlamda kendilerini sorgulama ihtiyacı doğurmaktadır.

Buna göre hac geçmişte işlenen hatalardan ders çıkarmak ve onlardan kurtulmak için kişiyi özü itibarıyla tertemiz olan fıtrat yolunu tercih etmeye sevk eder. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Bir insan hacceder ve hac esnasında da kötü söz söylemez ve büyük günahlardan çekinir, küçük günahları işlemekte ısrar etmezse, o kimse günahlarından arınarak annesinden doğduğu günkü gibi hacdan dönmüş olur.”

Bu nazardan baktığımızda ibadetlerin maksadı kişiyi sadece ahiret için değil hem dünya hem de ahiret için ahlâkî olgunluğa ulaştırmaktır

Hac ibadeti iç içe geçmiş çok önemli hikmetlere sahip bir yolculuktur. Ali elKârî’nin “Esrâru’l-Hacc” isimli eserine atfen hac için beş çeşit yolculuğa dikkat çekilmiştir: Birinci yolculuk, insanın içine yani kalbine yaptığı yolculuk, ikincisi ahirete, ebedi hayatına yaptığı yolculuk, üçüncüsü kardeşlerine yaptığı yolculuk, dördüncüsü tevhid tarihine yaptığı yolculuk ve beşincisi ise kişinin Rabbine yaptığı yolculuktur.

56 Bu bakımdan hac asla sıradan bir seyahat olarak görülmemeli, bilinç ve şuuru en üst düzeyde tutmayı gaye edinen bir yolculuk olarak düşünülmelidir. Arafat’ta marifete, Müzdelife’de şuura, Minâ ve Cemerat’ta muhabbete kavuşan hacı, hedy kurbanıyla da takvaya ulaşır. Hacılar sabır, mücadele, şükür ve zafer duygularıyla adeta şeytana üstün gelmenin zaferini kutlarlar.

57 Bu açıdan hacdaki her bir sembolik ibadetin belli bir anlam alanı ve kişiyi eğitip bilinçlendiren yönü vardır.

İnsan Psikolojisi Açısından Hac

İlahi davete icabetin yanında toplumun baskısı da hacının davranışlarını kontrol etmede etkilidir. Bu nedenle hacı, haktan sapmama, günah işlememe, iyilik yapma, haram yememe, günahtan korunma gibi toplumun ondan  beklediği “hacılığını koruma” vazifesini büyük bir dikkatle muhafaza etmek zorunda olduğunu düşünür.

63 Hac ibadeti, hacdan önce yapılan hazırlık aşamasından başlayarak hacdayken yaşanan derin hisler ve kazanımlar ile hacdan sonra elde edilen kazanımları muhafaza etme gayreti sayesinde insan hayatını büyük oranda etkilemektedir. Hacca giden kişi bu ibadeti kemâl-i ihlâs ile ve Allah rızasını gözetmek gayesiyle bilinçli bir şekilde îfâ etmenin çabasında ve üzerine yüklenen yeni temsiliyet sorumluluğunun bilincinde olur. Hacılık vasfı ve kendisinden beklenen yeni sorumluluklar kişiyi hacdan sonra bir murakabe algısına sahip kılar ve onu günah işlemekten uzak tutar. .

Tevbe Tevbe, yapılan hata ve günahları terk edip pişmanlık duymak64 ve onları tekrar işlememek üzere Allah’a söz vermek, İslâm’ın emir ve yasaklarına uymak suretiyle Allah’a sığınıp bağışlanma dilemektir.

Gerçek anlamda hac yapıp günahlarına pişman olan her bir mümin, anasından doğduğu günkü gibi tertemiz bir şekilde fıtratına dönmüş olur.

Dua Dua, Allah ile iletişim kurmak, onunla konuşup talepte bulunmak, gücü sınırsız olan yüce bir kuvvete başvurmak

 ve fani bir varlık olduğunu fark edip bunu sözlü ve fiili olarak itiraf etmektir. Dua ibadetin özüdür.

 Duaya açılan kalpten daha büyük bir kapı yoktur. Onun sayesinde ruhlar Allah ile tanışır, varlık aslına döner. İnsan ile Allah arasındaki münasebeti sağlayan en önemli yol duadır.

 Hac yolculuğu bir öze dönüş olup, bu dönüş dua ve tevbe ile olgunlaşmaktadır.

Mahşerî Prova Hac, mahşere benzerliği ile ahiret hayatını hatırlatan ve ona hazırlanmayı sağlayan bir ibadettir.

 Bu diriliş provası, bundan sonraki hayatta ruh beden bütünlüğü içerisinde gerçek dirilişlerin oluşmasına vesile olacaktır. Hacda karşılaşılan hiçbir farklı ırk, renk ve statü, mahşer günü için bir ayrıcalık oluşturmaz. Asıl ayrıcalığın Allah’a adanmış gerçek bir kulluk olduğunu fark edebilmek önemlidir.

3.6. Sabır Sabır, tahammül göstermek, zor olanın üstesinden gelebilmektir.

Sabır aynı zamanda Peygamberlerin büyük imtihanlarındandır. Cenâb-ı Hak başına gelen hastalık ve diğer imtihanlara sabrettiği için Hz. Eyyûb’ı (a.s.) “O ne güzel kul!”

81 diyerek övmüştür. Hz. Mûsâ İsrailoğullarına; “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin” buyurmuştur.

Yıllarca Hz. Yûsuf’un özlemiyle yanıp tutuşan Yâkûb (a.s.) “Artık bana düşen güzel bir sabırdır.” demiştir.

Lokman (a.s.) oğluna “Yavrucuğum! Başına gelebilecek her belaya sabırla katlan.”

diyerek tavsiyede bulunmuştur. Hz. İbrâhim’in hayatı başlı başına bir mücadele örneğidir. Yine Hz. Peygamber Efendimiz’in bütün hayatı mücadele ve sabırla geçmiştir “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.”

85 âyet-i kerîmesine göre, sabreden kişi Allah’ın yardımına mazhar olur.

4. Müslümanların Birliği Açısından Hac Yaşadığımız dünyada müslümanların en büyük problemlerinin başında savaşlar, parçalanmışlıklar, ihtilaflar, mezhepsel, siyasi ve etnik ayrışmalar ve buna bağlı olarak yaşanan katliamlar, göçler ve sürgünler gelmektedir.